29 Ocak 2012 Pazar

Bir Hikaye


Ben sana "Vali olamazsın!" demedim. 
Bir adamın çok haylaz bir çocuğu vardı. Ne annesine saygısı vardı, ne de babasının sözünü dinlerdi. Oğlunun bu gidişatına oldukça üzülen baba, yeri geldikçe oğluna:
"Oğlum sen adam olamazsın!" derdi.
Babasının bu sözleri ise, çocuğun çok zoruna giderdi. Ama yine de yapacağından geri kalmazdı. Bir gün yine aksilik edip, ana babasını oldukça üzen oğluna, babası "Oğlum, sen adam olamazsın!" diyerek aynı sözü tekrarlamıştı. O da bunu bahane ederek aldı başını gitti. İstanbul'a geldi ve okumaya başladı. Okuyacak, adam olacak, güya o lafı babasına yedirip, onu mahcup edecekti. Nitekim okudu, uğraştı ve bir zaman sonra Osmanlı idaresindeki bir bölgeye vali oldu. Aradan bu kadar zaman geçmiş; fakat ana babasını ne aramış ne de sormuştu. Tabiî babasının kendisine küçükken söylediği "Oğlum sen adam olamazsın!" sözlerini de unutmamıştı. İşte artık makam mevki sahibiydi. Devlet yönetiminde etkili ve yetkili bir durumdaydı. Emrinde birçok adamı vardı. Hani adam olamazdı, bak işte kocaman vali olmuştu. Bunu mutlaka babasına göstermeli, söylediği o sözlerden dolayı babasını mahcup etmeliydi. Emrindeki adamlarına:
–Derhal gidin! Filan şehirde, filan köyde şu isimde bir kimse var. Onu alın huzuruma getirin!" diye emir verdi.
Valinin adamları söylenen köye gittiler ve valinin babası Mehmet Efendi'yi buldular. Adamcağız tarlada çift sürüyordu. Yanına varıp:
–Seni Vali Bey huzuruna emrediyor, hemen hazırlan gidiyoruz!" dediler.
Adamcağız şaşırmıştı.
–Bir vali, Anadolu'nun fakir bir köylüsünü niçin huzuruna çağırsın ki?" diye düşündü. Üstelik ne suçu vardı, ne de kabahati…
"Hayırdır inşallah" diyerek hazırlıklarını yaptı ve valinin adamlarıyla beraber yola çıktı. Uzun bir yolculuktan sonra kendisini çağıran valinin şehrine geldiler. Adamcağız hâlâ buralara niçin getirildiğini bilmiyordu. Yolda adamlar da bir şey söylememişlerdi, hem sebebini onlar da tam bilmiyorlardı. Yaşlı adam biraz korku biraz da merakla "Acaba vali beni niçin çağırdı?" diye düşünüyordu. Nihayet adamcağızı valinin huzuruna çıkardılar. Büyük bir debdebe ile babasını huzuruna kabul eden Vali Bey:
–İyi bak bakalım, beni tanıyabilecek misin?" diye sordu babasına.
Yaşlı adam bu valinin oğlu olabileceğini aklının ucundan bile geçiremezdi. Oğlu yıllar önce evi terk edip gitmiş ve hiçbir haber alamamıştı. Aradan da çok uzun yıllar geçtiği için oğlunu tanımamıştı. Şimdi valinin bu sorusuna ne cevap versin:
–Siz, bu şehrin valisisiniz efendim." diye cevap verdi.
Vali babasından bir nevi intikam almanın gururu içinde böbürlene böbürlene:
–Ben senin oğlunum. Hani sen bana "Adam olamazsın!" diyordun ya, bak işte gördüğün gibi adam oldum, hatta vali bile oldum!" dedi. Adamcağız meseleyi anlamıştı. Acı acı güldü. Üzüntü dolu gözlerle oğluna baktı ve hüzün dolu bir sesle şöyle dedi:
–Evlat! Beni ta uzaklardan bunu söylemek için mi çağırdın?! Ben sana "Vali olamazsın!" dememiştim ki, "Adam olamazsın!" demiştim. Adam olsaydın ana babanı görmeye sen gelirdin. Oysa beni ayağına bu şekilde çağırmakla maalesef benim sözümü doğru çıkardın."
Demek ki, makam mevki sahibi olmak başka şey, adam olmak başka şeydir.

2 yorum:

  1. Mevki sahibi olmak başka bir şey, adam olmak başka bir şey olabilir ama... sanırım en güzeli insan olabilmek, ne dersin Tarıkcım :))

    YanıtlaSil