9 Nisan 2012 Pazartesi

18 Mart, Çanakkale Zaferi

Bir Portre; Seyit Onbaşı
Çanakkale savaşı deyince akla gelen ilk isimlerden biri de seyit onbaşıdır. 1889 yılında Balıkesir’de doğdu. Çanakkale savaşında 275 kg’lık mermiyi taşıması ile ünlüdür.
Çanakkale savaşı sıralarında topçu eri olarak bilinirdi. İsmi Seyit Ali Çabuk olarak kayıtlarda yer alır. Seyid onbaşıyı ünlü yapan olaylardan birisi de savaş sırasında vinci bozulan top kundağına, 275 kg’lık mermiyi sırtıyla koyup, iyi bir isabetle, ingiliz gemisine ağır hasar verdirerek batırmıştır.

12 Şubat 2012 Pazar

Mevsimler ve Gece-Gündüz...

MEVSİMLER:
Dünyamız, kendi etrafında dönerken anı zamanda güneş etrafında da bir yörünge üzerinde döner. Dünya, kendi etrafında dönüşü sırasında yörüngesine göre hafif eğik bir pozisyonda durur. Bu da; ilkbahar, yaz, sonbahar ve kış olarak adlandırdığımız dört mevsimin oluşmasının sebebidir. Dünya yörüngesinde tam dik dursaydı, hiçbir mevsim olmazdı. Dünya'nın her yerinde sıcaklıklar sabit olurdu.

Dünya güneş etrafında hareketini 365 gün 5 saat 48 dakikada tamamlar. Dünya bu dönüşü sırasında yaklaşık 930 milyon km yol alır.

GECE ve GÜNDÜZ:
Gece ile gündüzün oluşumu; Dünyamın, yörüngesinde ilerlerken bir topaç gibi kendi etrafında da dönmesidir. Dünya kendi etrafında döndükçe Güneş'e karşı gelen yüzü aydınlanır. Dünya kendi ekseni etrafındaki dönüşünü, batıdan doğuya doğru 24 saatte tamamlar. Buna 1 gün denir. Dünya, kendi ekseni etrafında atmosfer ile birlikte döndüğü için bu dönüş hissedilmez. Dünya’nın kendi ekseni etrafındaki hızı en fazla Ekvator üzerindedir. Bu hız saatte 1670 km.dir.

Kuzey ve güney kutup dairelerinde gündüz ve gece süresi 24 saatten fazla olup kutuplarda yazlar aydınlık kışlar karanlıktır.

6 Şubat 2012 Pazartesi

Kuyruklu yıldız nasıl oluşur?

Kuyruklu yıldızlar donmuş haldeki gazlardan ve tozlardan oluşmuştur. Bunlar bazen Güneş'in etrafında dolanmaya başlarlar. Kuyruklu yıldız Güneş'e yaklaştıkça ısının etkisiyle yüzeyi buharlaşmaya başlar. Buharlaşmanın sonucunda parlak ışık ortaya çıkar. Çekirdeğin üzerinde büyük bir gaz ve toz küresi oluşur. Bu gaz ve toz küresine "saç" ismi verilir. Ayrıca saça bağlı yine gaz ve tozdan bir kuyruk oluşur.
Belirli bir yörüngesi olan gaz, toz ve buz yığınından oluşmuş, kirli kartoplarına benzetilen gök cisimlerine kuyruklu yıldız denir. Kuyrukluyıldızlar aslında bir yıldız olmayıp daha çok meteorlara benzerler. Diğer gök cisimleri gibi yoğunlaşan maddelerin oluşturduğu uzun süredir var olan gök cisimleridir.

29 Ocak 2012 Pazar

Bir Hikaye


Ben sana "Vali olamazsın!" demedim. 
Bir adamın çok haylaz bir çocuğu vardı. Ne annesine saygısı vardı, ne de babasının sözünü dinlerdi. Oğlunun bu gidişatına oldukça üzülen baba, yeri geldikçe oğluna:
"Oğlum sen adam olamazsın!" derdi.
Babasının bu sözleri ise, çocuğun çok zoruna giderdi. Ama yine de yapacağından geri kalmazdı. Bir gün yine aksilik edip, ana babasını oldukça üzen oğluna, babası "Oğlum, sen adam olamazsın!" diyerek aynı sözü tekrarlamıştı. O da bunu bahane ederek aldı başını gitti. İstanbul'a geldi ve okumaya başladı. Okuyacak, adam olacak, güya o lafı babasına yedirip, onu mahcup edecekti. Nitekim okudu, uğraştı ve bir zaman sonra Osmanlı idaresindeki bir bölgeye vali oldu. Aradan bu kadar zaman geçmiş; fakat ana babasını ne aramış ne de sormuştu. Tabiî babasının kendisine küçükken söylediği "Oğlum sen adam olamazsın!" sözlerini de unutmamıştı. İşte artık makam mevki sahibiydi. Devlet yönetiminde etkili ve yetkili bir durumdaydı. Emrinde birçok adamı vardı. Hani adam olamazdı, bak işte kocaman vali olmuştu. Bunu mutlaka babasına göstermeli, söylediği o sözlerden dolayı babasını mahcup etmeliydi. Emrindeki adamlarına:
–Derhal gidin! Filan şehirde, filan köyde şu isimde bir kimse var. Onu alın huzuruma getirin!" diye emir verdi.
Valinin adamları söylenen köye gittiler ve valinin babası Mehmet Efendi'yi buldular. Adamcağız tarlada çift sürüyordu. Yanına varıp:
–Seni Vali Bey huzuruna emrediyor, hemen hazırlan gidiyoruz!" dediler.
Adamcağız şaşırmıştı.
–Bir vali, Anadolu'nun fakir bir köylüsünü niçin huzuruna çağırsın ki?" diye düşündü. Üstelik ne suçu vardı, ne de kabahati…
"Hayırdır inşallah" diyerek hazırlıklarını yaptı ve valinin adamlarıyla beraber yola çıktı. Uzun bir yolculuktan sonra kendisini çağıran valinin şehrine geldiler. Adamcağız hâlâ buralara niçin getirildiğini bilmiyordu. Yolda adamlar da bir şey söylememişlerdi, hem sebebini onlar da tam bilmiyorlardı. Yaşlı adam biraz korku biraz da merakla "Acaba vali beni niçin çağırdı?" diye düşünüyordu. Nihayet adamcağızı valinin huzuruna çıkardılar. Büyük bir debdebe ile babasını huzuruna kabul eden Vali Bey:
–İyi bak bakalım, beni tanıyabilecek misin?" diye sordu babasına.
Yaşlı adam bu valinin oğlu olabileceğini aklının ucundan bile geçiremezdi. Oğlu yıllar önce evi terk edip gitmiş ve hiçbir haber alamamıştı. Aradan da çok uzun yıllar geçtiği için oğlunu tanımamıştı. Şimdi valinin bu sorusuna ne cevap versin:
–Siz, bu şehrin valisisiniz efendim." diye cevap verdi.
Vali babasından bir nevi intikam almanın gururu içinde böbürlene böbürlene:
–Ben senin oğlunum. Hani sen bana "Adam olamazsın!" diyordun ya, bak işte gördüğün gibi adam oldum, hatta vali bile oldum!" dedi. Adamcağız meseleyi anlamıştı. Acı acı güldü. Üzüntü dolu gözlerle oğluna baktı ve hüzün dolu bir sesle şöyle dedi:
–Evlat! Beni ta uzaklardan bunu söylemek için mi çağırdın?! Ben sana "Vali olamazsın!" dememiştim ki, "Adam olamazsın!" demiştim. Adam olsaydın ana babanı görmeye sen gelirdin. Oysa beni ayağına bu şekilde çağırmakla maalesef benim sözümü doğru çıkardın."
Demek ki, makam mevki sahibi olmak başka şey, adam olmak başka şeydir.

27 Ocak 2012 Cuma

Bir Zamanlar Büyüklerimiz de Çocuktu

Bir Balık Tutma Hatırası:
Dedem ve iki amcam İstanbul boğazında balığın bol olduğu zamanlarda, Karaköy ’den Eminönü’ne geçerken köprü üzerinde herkesin olta ile üçer beşer Palamut çektiğini görmüşler. Biz de tutalım diye dedeme ısrar edip, olta aldırmışlar. Fakat her yer çok kalabalıkmış boş bir yer görüp oradan, büyük bir hevesle oltayı denize atmışlar. Heyecanla beklerken olta titremiş, balık gelmiştir diye heyecanla çekerlerken bir tekne gelmiş ve oltalarına takılıp ellerinden çekip koparmış. Meğerse onların boş diye olta attıkları yer teknelerin geçtiği yermiş ve tecrübeli balıkçılar asla orada avlanmazlarmış. Bu acemiliklerinden dolayı ilk balık tutma hevesleri de orada başlamadan bitmiş. Bu olayda tatlı bir anı olarak hatıralarında kalmış.

23 Ocak 2012 Pazartesi

Karnelerimizi aldık, şimdi dinlenme zamanı...

Karnelerimizi aldığımız için çok mutluyum. Bazılarımızın karnesinde tüm notları beş, bazılarımızın karnesinde ise hepsi beş olmayabilir. Ama onlarda notlarını düzelteceklerdir. Benim karnemin hepsi beş, bunu başarmamda bana destek olan sevgili öğretmenime çok teşekkürler, herkese iyi tatiller! Bol bol kitap okumayı unutmayalım..!
Karnem...



Kardeşimin Karnesi...
 

19 Ocak 2012 Perşembe

YÖNLER

Yön, herhangi bir yerin bilinen başka yerlere göre nerede olduğunu belirtir. Yönlerin belirlenmesinde güneşin doğuşu ve batışı dikkate alınır. Güneş'in doğduğu taraf doğuyu, battığı taraf batıyı gösterir. Bunları dik kesen yönler, kuzeyi ve güneyi gösterir. Bunlara ana yönler denir.
Ana yönler şunlardır;
1. Kuzey
2. Güney
3. Doğu
4. Batı

Belirtmek istediğimiz herhangi bir yer, her zaman ana yönlerle gösterilemez. Bu durumda ara yönlerden yararlanılır. Ara yönler, ana yönlerin arasındaki açının tam ortadan bölünmesiyle belirlenir.
Ara yönler şunlardır;
1. Kuzeydoğu
2. Kuzeybatı
3. Güneybatı
4. Güneydoğu



Pusula ve diğer yöntemlerle yönlerin bulunması;
Pusula, yön bulmaya yarayan bir araçtır. Pusula saate benzer, ortasında hareketli bir göstergesi vardır. Yatay tutulduğu zaman göstergesinin renkli ucu daima kuzeyi gösterir.

Pusula olmadığı zaman yönümüzü başka yöntemlerle de bulabiliriz. Bunlardan biri Güneş'ten yararlanma yöntemidir. Sabahları Güneş'in doğduğu yöne sağ kolumuzu uzatırsak, sağımız doğuyu, solumuz batıyı, önümüz kuzeyi, arkamız da güneyi gösterir. Akşam vakitlerinde de sol kolumuzu Güneş'in battığı yöne doğru çevirmemiz gerekir.

Yön bulmaya yarayan yöntemlerden biri de Kutup Yıldızı'ndan yararlanmaktır. Bulutsuz gecelerde gökyüzüne bakılınca bu yıldız kolaylıkla fark edilir. Çünkü en parlak yıldızdır. Kutup Yıldızı'nın yeri sabittir. Kutup Yıldızı her zaman kuzeyi gösterir.

10 Ocak 2012 Salı

Coğrafi bölgelerimize göre evlerin yapısı...


MARMARA BÖLGESİ
Marmara Bölgesi’ndeki evler moderndir. İstanbul’da evlerin en güzel özelliklere sahip olmasından dolayı İstanbul Marmara Bölgesi’nin başkentidir.

KARADENİZ BÖLGESİ
Karadeniz Bölgesi’nin ev tipleri Ankara’nın evlerine benzemektedir. Ama Karadeniz Bölgesi’nin doğal güzelliğinin yanında evler çok hoş görünür.

Safranbolu Evleri, yüzlerce yıllık bir süreçte oluşan Türk kent kültürünün günümüzde yaşamaya devam eden en önemli yapı taşlarıdır. İlçe merkezinde 18. ve 19.yy. ile 20.yy. başlarında yapılmış yaklaşık 2000 geleneksel Türk evi bulunmaktadır. Bu eserlerin 800 kadarı yasal koruma altındadır. Evler Safranbolu´nun iki ayrı kesiminde gruplanmış durumdadır. Birincisi "Şehir" diye bilinen ve kışlık olarak kullanılan kesim, ikincisi "Bağlar" diye bilinen ve yazlık olarak kullanılan kesim.

EGE BÖLGESİ
Ege evlerinin planları daha çok dış sofalı (sofa:evlerin girişinde oda kapılarının açıldığı yer), yapı tarzlarında kâgir (kâgir:taş yâda tuğladan) zemin üzerine ahşap çatkı ve kiremit örgülüdür.


AKDENİZ BÖLGESİ
Akdeniz Bölgesi’ndeki evler dağlıklara yapılan bir ev türüdür.Planlar dış sofalıdır. Sahil evleri teras şeklinde taş kaideler üstüne oturtulmuştur.
İÇ ANADOLU BÖLGESİ
Bölgenin yapı malzemesi sınırlıdır. Duvarlar yığma kerpiç tuğla, damlar kavak atkılar üzerinde kerpiç topraktır.

DOĞU ANADOLU BÖLGESİ
Doğu Anadolu'nun evlerinin plan tipi sofasız, iç avlulu, tandır evlidir. Bu bölgemizde evler genelde taştan yapılmıştır. Bu evlerin üst örtüsü ise topraktır.

GÜNEYDOĞU BÖLGESİ
Yazın çok sıcak olduğundan kaldırım döşeli daracık sokaklar etrafında, yüksek avlu duvarları içerisinde kalın taş duvarlı ve düz toprak damlı evler inşa edilmiştir.

7 Ocak 2012 Cumartesi

Hayalimdeki Ev...

Herkesin hayalindeki evi farklıdır. Bazı insanların hayalindeki evi beş katlı olabilir. Bazı insanların hayalindeki ev daha değişiktir mesela benimkisi şöyle; evimde oyun salonu, futbol odası ve sahası, kütüphane, çikolata kasabası, birde evim yeşil, çimenleri mavi ve gökyüzü de kırmızı renk olsun. Bahçemde açık bir havuz, evimin bir odasında çizgi film karakterleri olsun. Basketbol sahası, tenis sahası, arkadaşlarım için bin metrekare oda, evin içinde çikolata ve şeker fabrikası olsun. Ama evimin dışarısına kimse çöp atmasın. Her yerde hayvanlar, bitkiler ve her türlü canlılar yaşasın…

2 Ocak 2012 Pazartesi